Montaıgne’nin  Denemeler kitabını okuyorum bu aralar.1580 de yazılan bu kitap bana dün yazılmış gibi geldi. İtiraf ediyorum, çok geç kalmışım bu kitabı okumakta. Hemen her sayfada durup düşüncelere dalacak, kenara not alacak bir şeyler buldum. Özellikle “İnsan Hali” başlıklı makalesinde geçen bir cümle  beni etkiledi, yeni moda deyimi ile  farkındalık yarattı hatta iç hesaplaşma yapmaya sürükledi. Bütünlülüğü bozmamak için paragrafı en başından paylaşmak isterim:

Düşüncem beni her zaman ileri götürmüyor. Gelişi güzel bir o yana bir bu yana yalpalıyor. Çoğu kez düşüncemin tam tersini oyun olsun diye  savunayım derken kafam o tarafa öylesine gitmiş, bağlanmıştır ki asıl düşüncemi anlamsız bulmuş bırakmışımdır.Eğildiğim yere sürükleniveriyorum.Ağırlığım beni onun tarafına düşürüyormuş gibi[1].”

Buraya kadarki sözleri okuyan bir çok kişinin, bu cümlelerde kendisinden bir parça bulamadığını, -ben bu şekilde fikir değiştirmem ki- diye düşündüğünü biliyorum ama bekleyin beni asıl etkileyen bundan sonra yazdıkları .

Kendi içine bakan herkes bunları söyleyebilir sanırım. Kürsüde konuşanlar bilir. Konuşurken duydukları heyecan, onları inanmadıkları şeye inandırır.

İşte beni en çok etkileyen cümle geliyor;

Soğukkanlı sakinken hiç de bağlı olmadığımız bir düşünceyi öfkeli zamanlarımız da nasıl benimser nasıl candan savunuruz “.

 

Şimdi bir örnek üzerinden gidelim. Bir yöneticisiniz ve size bağlı çalışanlardan biri ile fikir ayrılığı yaşıyorsunuz. Karşılıklı verilerinizi ortaya koyarak ikna olmalı ya da ikna etmelisiniz ve bir sonuca varmalısınızdır değil mi?. Monteıgne bana şu ihtimali göz ardı etmemek gerektiğini hatırlattı. Bazen karşınızda, ne veriye ne bilgiye ve hatta ne de inanca dayalı bir düşünce olmayabilir. Karşınızdaki kişi esasen, sadece öfkeye dayalı, kendisinin dahi sakinken kabul edemeyeceği bir fikri savunuyor olabilir. Bu durumda bilgiye dayalı bir yöntem ile onu ikna etmek için çabalamanızın hiçbir faydası olmaz .

Peki neden tartışmaya devam ederiz.Bence başlangıçta karşımızdakinin kişinin  beden dilinden, bir parça rahatsızlık yansıması sezmiş olsak da  , ana konuya ve çözüme odaklanmış olmamız,  öfke  sinyallerini göz ardı etmenize neden oluyor.

Peki sıra geldi çuvaldıza ;” o adam” ya da “o kadın”  biz  olabilir miyiz? İş arkadaşlarımız ile, öğrencilerimiz ile, eşimiz ile çocuklarımız ile bir konuyu tartışırken “Soğukkanlı sakinken hiç de bağlı olmadığımız bir düşünceyi öfkeli zamanlarımız da nasıl benimser nasıl candan savunuruz” denilen kişi  yani.Ne de olsa “İnsanlık Hali””.

                                                                                                                                                                                        Bahar Pekel-2022 İstanbul

[1] Montaıgne –Denemeler,Olympıa Yayınları,s.1